Ortaçağ Resminden Rönesans’a Geçiş
Ortaçağ resim anlayışının sınırlarını aşan yeni bir üslup, Bizans sanatında kendini göstermeye başlamıştır. Bu yeni tarz, resim düzlemine yeniden derinlik kazandırmış, figürlerde ise ince uzun oranlarla vücut hatlarının daha belirgin şekilde gösterildiği bir biçimlenme sunmuştur. Durağanlıktan uzak, daha hareketli sahneler resimlere hâkim olmaya başlamıştır. Figürler artık yalnızca düz bir zemin üzerine değil, doğayla iç içe sahnelerde betimlenmiştir Ephesus Daily Tour.
Resimlerdeki arka planlarda görülen kayalık tepeler, açık mavi gökyüzü ve çeşitli düzlemlerde konumlanan figürler sayesinde sahnelerde derinlik etkisi ortaya çıkmıştır. Bu üslup bir yandan antik sanata öykünürken, diğer yandan Avrupa’da şekillenmeye başlayan Rönesans’ın sanat anlayışına da yaklaşmaktadır. Böylece hem geçmişin klasik estetik değerlerine gönderme yapılmış hem de çağdaş bir bakış açısı geliştirilmiştir.
Euphemia Kilisesi Yeni Üslubun Başkentteki İlk Örnekleri
Sultanahmet’te yer alan Aya Euphemia Kilisesi’nde bulunan freskler, bu yeni sanat anlayışının başkent Konstantinopolis’teki ilk örnekleri arasında yer alır. Bu kilisedeki resimler, figürlerdeki doğallık ve sahnelerdeki mekânsal derinlikle dikkat çeker. Sanatçılar, hikâyeleri anlatırken artık daha canlı, hareketli ve doğaya yer veren kompozisyonlar kullanmışlardır.
Benzer biçimde, 1315 yılına tarihlenen ve günümüzde Fethiye Müzesi olarak bilinen Pammakaristos Manastırı’nın güney şapelinde yer alan mozaikler de bu yeni üslubun örnekleri arasında sayılır. Mozaiklerdeki işçilik kalitesi, figürlerin işlenişi ve sahnelerin kompozisyonu, Palaiologoslar döneminde sanatın ulaştığı yüksek seviyeyi gösterir Theodoros Metokhites Bir Bilginin Mirası.
Kariye Manastırı Bizans Sanatında Zirve
Konstantinopolis’in son döneminde sanatın zirvesini temsil eden en önemli yapı, günümüzde Kariye Müzesi olarak bilinen Khora Manastırı’dır. Bu yapı, yalnızca mimari açıdan değil, içindeki resim programıyla da dikkat çeker. Manastırın kilisesinde yer alan freskler ve mozaikler, hem estetik açıdan hem de ikonografik açıdan büyük bir zenginlik sunar.
Khora Manastırı, çökmekte olan Bizans İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu zayıf duruma rağmen, sanat ve kültür alanında ulaşılan yüksek düzeyi göstermesi bakımından çarpıcı bir örnektir. Yapı, hem geç dönem Bizans mimarisinin en kapsamlı projelerinden biri olmuş, hem de resim sanatında derinlik, hareket ve natüralizm gibi unsurları başarıyla uygulamıştır.
Sanatın İzinde Manastırdan Müzeye
Khora Manastırı’ndan günümüze yalnızca kilise bölümü ulaşmıştır. Fetihten sonra camiye çevrilen bu yapı, 1948 yılında müze olarak düzenlenmiş ve içerisindeki fresk ve mozaikler tüm dünyanın ilgisini çeken sanat eserleri haline gelmiştir. Kariye Müzesi, hem Bizans sanatının geç dönemine ışık tutmakta, hem de İstanbul’un kültürel mirasını yaşatmaya devam etmektedir.






